Denizlerde Savaş Taktikleri

Denizlerde Savaş Taktikleri


Eskiden antik çağlarda deniz savaşları da tıpkı kara savaşları gibi gerçekleştirilirdi. Deniz savaşlarında orta çağa kadar halen eski yöntemler kullanılırdı. Savaşı kimin kazanacağı tamamen mürettebatın yeteneğine ve geminin mahmuzlarına bağlıydı. Denizlerde savaş taktikleri nasıldı ve bu savaş taktikleri uygulanarak savaş nasıl kazanılırdı bahsetmek istiyoruz.

Deniz'de gerçekleştirilen savaşlarda en önemli taktikler düşman gemisini mahmuzlayarak batırmak veya bu gemiye aborda olmak üzerine kurulurdu. Gemiler savaş alanında karşı karşıya geldiklerinde son derece kanlı bir savaş başlardı. Taraflardan biri kazanıncaya kadar güvertede çarpışmalar belki de saatlerce devam ederdi. O dönemlerde bile gemileri uzaktan saldırmak için sapanlar mancınık ve küpeşteye sabitlenen arbaletler geliştirilmişti. Askerler karada yapılan savaşlardan farklı olarak ok ve yay kullanmaz yerine kılıç, bıçak pala ve menzilli silah gibi yakın dövüşte kullanılan silahları tercih ederdi.

Deniz savaşlarında mahmuzlama ve bordalama tamamen kürekçilerin yeteneğine ve biraz da şansa bağlıydı. Yalnızca kürekler ile idare edilen gemiler mahmuz yapılabilirken yelkenli gemilerde ise bu taktik işe yaramıyordu. Mahmuzlama manevrası doğru ve başarılı bir biçimde gerçekleştirildiğinde saldıran gemi rahatlıkla dönebilir ve yaralanan gemi kıç bodoslamadan mahmuzlamaya olanak verirdi. Mahmuzlama manevrasını gerçekleştiren gemi eğer yeterince sağlam inşa edilmediyse bu saldıran geminin batmasına yol açabilecek tehlikeli bir durumdur. Orta Çağ’dan Bu tarz durumlarda çarpışmanın etkisini azaltmak için gemilerin pruva kısımları boydan boya olacak şekilde demir kuşaklarla desteklenirdi.

Romalılar zamanında Kartacalıların uyguladığı mahmuzlama taktiklerini geri püskürtmek için corva adı verilen hareketli iskele geliştirmişlerdir. Roma gemilerine düşman gemileri yanaştığında, iskele iniyor ve ucundaki kanca düşman gemisinin pruvasına saklanıyordu. Böylece Roma askerleri için düşman gemisine çıkabilmek mümkün oluyordu. Romalıların savaş esnasında uyguladığı bir diğer bordalama yöntemi Çengelli olan tahta ve halatlar ile gemileri yakalayıp kendilerine çekmekti. Bu çengeller sapan ve mancınıklar ile uzak mesafelere fırlatılabiliyordu.

O dönemde mancınıklar arbeletler ve oklar gibi uzun menzile sahip silahlar düşman gemilerini ateşe vermek amacıyla kullanılırdı. Mancınıklara yerleştirilen içerisi yanıcı madde dolu küpler düşman gemisine fırlatılır sonra da reçine veya yağ gibi yanıcı maddelere batırılan ok ve arbaletlar fırlatılarak, düşman gemisi yakılmaya çalışılırdı. Bu şekilde oluşturulan silahlar Günümüzde kullanılan termal silahların atası olarak kabul edilmektedir. Dönem koşullarında silahlarda kullanılan yanıcı maddeler son derece özel formüller ile oluşturulmaktaydı. Bunların arasından en ünlü olan kuşkusuz Rum ateşi olarak bilinen ve Romalılar tarafından kullanılan gizli silahtı. İçeriğinin ne olduğu günümüz teknolojisi ile bile anlaşılamayan maddenin özelliği su üzerinde bile hala yanmaya devam edebilmesidir. Ayrıca bu maddenin üzerine su döküldüğünde daha fazla alev alma gibi son derece etkili bir özelliği vardı.

Orta Çağ’da Akdeniz'de en büyük savaş filosuna sahip donanma Doğu Roma'ya aitti. Bu donanmalar Truva tarafından taarruz etmeye elverişliydi ve bu sebeple en zayıf noktaları bordolarıydı. Türk denizcileri kara savaşlarında da son derece popüler olan hilal taktiğini kullanırdı. Bu taktik zamanla Akdeniz’de Türk donanmasının temel saldırı sistemi olacaktır ve bu sayede Osmanlı donanması Akdeniz’de önemli avantajlar elde edecekti.

Orta Çağ’a kadar deniz savaşlarında tercih edilen ortak harekât, yakın mesafeden harp etmekti. Ancak bu şekilde bordalama ve mahmuzlama mümkün olabiliyordu. Savaşlarda öncelikli olarak yapılması gereken mürettebatın silahını ve erzakını depolamak amacıyla askeri bir üst ele geçirmekti. Bu sebeple Geniş çaplı harekatlar da yavaş ilerlemeye dikkat ediliyordu. Düşman gemileri beklenmeye başlandığında veya herhangi bir liman ablukaya alındığında öncelikle kıyının bazı noktaları ele geçirilirdi. Daha sonra ele geçirilen yerlere gemiler dizilirdi.

Yakın mesafeler genellikle gemilerin muharebe düzenlerini de aynı boyutta etkiliyordu. Düşman gemileri saldırdığında mecburen borda-hattı ismi verilen düzen tercih ediliyordu. Bu düzenin tercih edilmesindeki Amaç tüm pruva ve bordaları aynı anda hareket ettirebilmekti. Durum böyle olunca gemiler tasarlanırken iki unsur oldukça önem kazandı. Bunlardan ilki gemilerin kolay sevk edilebilmesi için küçük ve hafif olması ve güvertede olmak üzere kürek başında çok sayıda mürettebat taşıyabilmeliydi.

XIV. yy ‘da ateşli silahlar icat edilince Denizcilik tarihinde ve doğal olarak radikal değişimler yaşanmıştı. Tabii bu değişim deniz savaşlarında genel düzenin yavaş yavaş değişmesine neden olmuştu. İlk etapta önemsiz olan bu durum savaşlardan ateşli silahların kullanılmaya başlaması ile geleneksel savaş taktiklerinin önemini yitirmesine neden olmuştu.

Gemilerde kullanılmaya başlanan ilk ateşli silahlar grandi çanaklarında veya açık güvertelere monte edilen ve dövme çelikten üretilen küçük toplardı. Bu son derece ilkel silahların menzilleri ve kalibreleri de son derece düşüktü. Genellikle savaş esnasında yalnızca düşmanı korkutmak için kullanılır başka da bir işe pek yaramazdı. Daha sonraları daha güçlü top tasarımları yapılmaya başlanınca, ateşli silahların deniz savaşlarını ne kadar önemli boyutta etkileyeceği de ortaya çıkmış oldu.

Topların tahrip gücü artmaya başlayınca gemilere yerleştirilmesi de sıkıntılı olmaya başladı. Geminin dengesini bozmamak için çeşitli önlemlerin alınması gerekiyordu. Buda 1500'lerde gemilerin tasarımının değişmesine ve omurgası bulunan bir iç yapıya sahip gemilerin inşa edilmesine neden olmuştu. O tarihten itibaren eski tip tek direkli gemiler terkedilmiş yerine hem daha çevik hem de daha kolay manevra yapılabilen üç direğe sahip üçgen ve dört köşe yelkenli gemilerin dönemi başlamıştı.

Yelkenlilerin çağında deniz savaş taktiklerini kısıtlayıcı etkilere sahip bazı faktörler vardı. Bunların nedeni genellikle o dönemde kullanılan yelkenlilerin özellikleriydi. Örneğin kullanılan yelkenli savaş gemileri direkt olarak rüzgâra karşı seyredemezdi.

O dönem koşullarında taktikleri kısıtlayan bir diğer faktör gemilerde bulunan toplar ancak bordalarda iki geniş grup halinde sıralanabiliyordu. Böyle olunca çok az top kıç veya baş istikametinde atış yapabiliyordu. Bunun yanı sıra bordalar sağlam ağaçtan yapılmıyordu ve kıç tarafında bulunan subay kameralarının geniş pencereleri bulunuyordu. Bu sebeple bu noktalar top atışına karşı oldukça yetersizdi. İsabet eden tek bir top bile güverteyi boylamasına olacak şekilde yarıp geçebiliyordu. Savaş anında bodoslamadan bombardıman alan gemiler üzerinde korkunç hasarlar oluşabiliyordu.

Topların yer aldığı lumbarlar zamanla geminin her iki tarafında açılmaya başlanınca bu deniz savaşlarında yeni bir dönemin başlaması anlamına geliyordu. Çünkü bu sayede tüm toplar birbirleri ile koordineli şekilde atış yapılabiliyordu.

Yaşanan bu gelişme ile birlikte filonun ateş gücünden yararlanabilmek için gemilerin tek bir hat üzerinden savaşı sokulmasının daha doğru olacağı sonucuna varıldı.

Eski savaş taktikleri ne göre Yakın mesafede çarpışırken küçük bir gemi kendi boyutlarında bir düşman ile çarpışabilir ya da büyük gemilere saldırabilmek için diğer küçük gemilerle ortak hareket edebilirdi. Zamanla muharebe hattının düzenin değişmesi ile birlikte küçük gemiler ne yazık ki hizmet dışı kalmaya başladı.

Sanayi devrimine geçilmesi ile birlikte savaş gemilerinde buharlı tahrik sistemleri de tercih edilmeye başlandı. Bu dönemden itibaren de doğal olarak denizlerde savaş taktikleri yavaş yavaş değişmeye ve gelişmeye başlamış oldu. Zamanla bu taktikler çok daha karmaşık ve çok daha akıl gerektiren bir hale geldi.