Akdeniz’de Kullanılan Lıngua Franca Dili
Eskiden karışık toplumlar bir arada yaşarken kendi aralarında farklı diller kullanırken aynı zamanda birbirleri ile iletişim kurabilmek içinde mecburen ortak dil kullanılırdı. Eskiden başka ülkeleri sömürge olarak kullanan devletler, bu devletler ile anlaşmak için zorunlu olarak kendi dillerini kabul ettirirlerdi. Bunun sonucunda da ortaya melez diller ortaya çıkıyordu. Akdeniz’de kullanılan Lıngua Franca dili bu ortak olarak kullanılan dillerden biri olmaktadır. Aslında bu dil diğerlerinden çok daha farklı ve özel bir dildir. Çünkü bu dil 11. yy’den 19. yy’e kadar Akdeniz kıyılarındaki denizcilerin ortak diliydi.
Anlamı Frenk Dili olan bu kavram İtalyanca olan bir kelime olmakta ve Avrupa kökenli olan tüm melez diller için ortak kullanılan bir dildir. Bu dil günümüzde halen birçok kültürde rastlayabileceğimiz son derece köklü ortak melez dillerden biridir. Sabir olarak da bilinen bu dil geçmişte Akdeniz’in daha doğrusu Akdeniz’deki denizcilerin ortak diliydi.
Roma İmparatorluğunun bölgeye hâkim olduğu dönemlerde burada halkın genelinin hâkim olduğu dil Latinceydi. Latince bölge için son derece önemli bir ticaret diliydi. Bölge için bu dil o kadar önemliydi ki, İmparatorluğun çöküşünden yıllar sonra dahi hala bölgede kullanılıyordu. Tabi zamanla farklı gruplar ve bölgeler arasında farklı lehçeler ortaya çıkmıştı. Akdeniz’in ortak dili olan Lıngua Franca, Latincenin etkisi ile ortaya çıkmış yeni bir dildi.
Lıngua Franca ilk olarak XI. yy başlarında Venedik, Pisa ve Ceneviz ticari kolonileri sayesinde Doğu Akdeniz’de yayılmaya başlamıştır. Bu dil ilk olarak Gallo-İtalik diller olan Lombartça, Venedikçe ve Ligurca ile İber-Roman dilleri olan Oksitanca ve Katalanca dillerinin karışımından oluşan bir dildi. Sonrasında dilin yapısına ayrıca Portekizce, İspanyolca ve Fransızca dillerinin bazı unsurları da dahil olmuştur. Bu ortak dilin gelişimi XIII. yy. gerçekleşen Haçlı Seferleri sırasında da daha da fazla gelişmiştir. Dile katkı sağlayan yepyeni diller ortaya çıkmış ve gelişimi devam etmiştir. Bu diller Türkçe, Yunanca, Berberice ve Arapça olmaktadır. Bu ortak dilden günümüze kadar gelen birçok sözcük Türkçe ve Arapça kökenliydi. Hatta bugün modern İtalyancada yer alan birçok kelimenin Arapçadan geçtiği bilinmektedir.
Lıngua Franca gün geçtikçe Akdeniz’in hem diplomatik hem de ticari olarak resmi haline gelmişti. Dönemin koşullarında özellikle Hristiyan olan renegodalar, forslar, esirler ve korsanlar arasında çok fazla kullanılan bir dildi. Müslümanlar bu dile genellikle Lisan’ül-Efreng ismini vermekteydi. Dilin en önemli özelliği İtalyanca ve İspanyolca söz dağarcıklarının basitleştirilmesi ve Arap cümle yapısına uyarlanmış olmasıydı. Akdeniz'in batısında konuşulan dilde İspanyol aksanı fazlasıyla belirgindi. Burada konuşulan dil de ayrıca dönemin şartlarında İspanya'dan sürülen Yahudilerin kullandığı Ladino dilinin etkileri de vardı. Tüm bu unsurlara rağmen yine de İtalyanca ağır basıyordu. Bunun en önemli nedeni o dönem Müslümanlar tarafından İtalya'nın güneyinden gelen çok fazla esir alınan forsların olmasıydı. Esir alınan forslar zamanla gittikleri yerlere bu dili beraberinde götürmüş ve bölgelerde yayılmasını sağlamıştır.
12. Yüzyılda Trablusgarp Tunus ve Cezayir de yaşayan ve imtiyaz sahibi olan Hristiyan azınlıkların temsil edilebilmeleri için ülkeleri tarafından konsolos atanırdı. Konsolosun görevleri arasında bölgede yaşayan yerli halka noterlik hizmeti verme yetkisi de vardı. Ancak dönemin şartlarında tüccarlar ve denizciler için uğrak bir liman olan yerlerde kişilerin resmî belge ve evraklarda ortak bir dil kullanması gerekiyordu. Bu sebeple o dönem neredeyse tüm resmi yazışmalarda Lingua Franca ortak dil olarak kullanılırdı. Hatta bu ortak dilden türemiş olan birçok cümle kalıbı ve unvan bulunmaktaydı.
Osmanlı İmparatorluğu ile etkileşime geçtikten sonra 17. Yüzyıl sonlarına kadar Avrupa'nın genelinde Turquerie ismi verilen Türk modası hâkim olacaktı. Yaklaşık 200 yıl boyunca Türkler ile ilgili her şeye ilgi duyulmaya başlayacaktı. Bu modanın başlangıcı 1669 yılında dönemin Osmanlı elçisi olan Müteferrika Süleyman Ağa’nın Fransa kralı olan XIV. Louis’in önüne çıkması olmuştu. Daha sonra dünyaca ünlü Fransız oyun yazarı Molière’in Kibarlık Budalası isimli oyununda da bu etkinin devam ettiği görülmüştür.
Cezayir’i 1731 yılında gezen Charles Etienne de la Condamine bölgede Lingua Franca dilinin son derece yaygın olarak kullanıldığını belirtmiştir. Ayrıca dilin batıda ve doğuda farklı versiyonlarının konuşulduğunu da belirtmişti.
Lingua Franca dili XIX. Yüzyıla değil limanlarda halen tüccarlar ve korsanlar tarafından kullanılan ortak bir dil olma özelliğini koruyordu. Öyle ki 1805 yılında Cezayirli korsanlar tarafından esir alınan Milanlı rahip Don Felice Caronni, sonradan yayınladığı anılarında dile ilişkin önemli örnekler vermişti. Sonrasında 1817 yılında yine Cezayirli korsanlar tarafından esir alınan Floransalı yazar Filippo Pananti sonrasında kaleme aldığı eserinde de korsanların ve tüccarların İspanyolca, İtalyanca ve Mağrip dillerin karışımından meydana gelen bir dil kullandığını belirtecekti.
Lingua Franca o dönem o kadar yaygın olarak kullanılan bir dildi ki, Batılı gezginler için rahat iletişim kurabilmeleri için Dictionnaire de la Longue Franque ismi verilen bir sözlük yayınlanmıştı. 1830 yılında Marsilya’da basılan bu sözlüğün Lingua Franca hakkında oldukça önemli bilgileri içerdiğini söyleyebiliriz. Sözcükte yer alan bazı gündelik konuşmalar ve anlamları şöyledir;
• que hablar in citta? (Şehirde ne koşuluyor?)
• guerra, con que nazion? (Savaş mı, hangi ülkeyle?)
• genti hablar tenir guerra. (İnsanlar savaş çıkacak diyorlar.)
Dönemin şartlarına göre yer verilen bu diyaloglar aynı zamanda Cezayir'i bekleyen son derece önemli bir tehlikenin de göstergesi olmuştu. Zira o sene Cezayir Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Bu işgalin ardından Cezayir'de kullanılan ortak dilin yapısı da değişmişti. Tatilde daha çok Fransız etkisi görülmeye başlamıştı. Buna rağmen dilde İspanyolca, İtalyanca ve Arapça unsurlar hala baskın olarak vardı.
Cezayir'in işgali sonrasında 1881'de gerçekleştirilen Tunus'un işgali ile değişim ve dildeki farklılaşma süreci devam etmişti. 1912 yılında İtalyanlar tarafından işgal edilen Trablusgarp ile bir taraftan dil ekstra önemli hale gelmişti. O dönem yerli halk işgalci devletler ile iletişim kurabilmek için bu dili kullanmaya başlamıştı. Tabii zamanla işgalci devletler bölgelerde kendi okullarına açıklarından dolayı yerel halka zorla kendi dillerini öğrenme ve konuşma baskısı yapmaya başlamıştı. Halkın sömürgeci devletlerin kültürünü ve dilini öğrenme çabası günümüzde hala bazı bölgelerde devam etmektedir. 20 yüzyıla gelindiğinde yüzyıllarca Akdeniz'de kullanılan ortak dil olan Lingua Franca yerine Fransızca ve daha sonra da İngilizce geçmişti. Bu son derece önemli ve gerekli ortak dil ise yerel halk arasında halen çeşitli bölgelerde kullanılan dil olarak kalmıştı. Tabii zamanla ve şartların değişmesi ile dilde birtakım değişimler olmuştu.
Günümüzde denizciler arasında Lingua Franca yerine kullanılan ortak dil İngilizce olmaktadır. Ancak denizcilikte kullanılan birçok terim Akdeniz'de kullanılan ortak dilin bir parçası olarak halen hayatımızda yer almaktadır. Akdeniz'de kullanılan Lingua Franca dili aktif olarak denizler arasında kullanılmasa da etkileri günümüze kadar fazlasıyla devam etmektedir. Kullanılan terimler incelendiğinde birçoğunun kökeninin bu dile dayandığı görülmektedir. Sömürge sistemi olmasaydı belki de bu dil halen günümüzde denizcilerin ortak dili olmaya devam edecekti.