Denizlerde Uyulması Gereken Denizci Yasaları

Denizlerde Uyulması Gereken Denizci Yasaları


Deniz ticaretinden ciddi gelirler elde eden tüccarlar Antik Çağlardan itibaren ticaretten elde ettikleri karın belli bir miktarını gemi sahibi olan kaptanlara vermek koşulu ile anlaşmaktaydılar. Genel olarak tüccarlar da bu gemi seferlerine katılmaktaydı. Seferler sonrasında tüccardan ödemesini alan kaptanlar, sefer giderleri ile kendi paylarını aldıktan sonra kalan tutarı mürettebatına dağıtmaktaydı. Orta Çağ’a kadar bu sistem bu şekilde devam etmiştir.

Okyanus ötesine gidebilen gemilerin Yelken Çağı’nda inşa edilmesi bu durumu değiştirmiştir. Çünkü gemi inşa teknikleri bu süre boyunca ciddi anlamda gelişmiştir. Daha büyük gemiler inşa etmek daha ucuz hale gelmiştir ve daha da kolaylaşmıştır. Daha büyük ve daha dayanıklı gemilerin inşa edilmesi ile yolculuk yapılan süreler uzamış, mürettebatın refahını yükselterek denizci sayısının artmasına yol açmıştır. Uzun süren deniz yolculuklarında mürettebat arasında disiplini sağlamak da ayrı bir zorluk unsuru olmaktaydı. 

Boylam kavramı ilk dönemlerde bilinmediği için gemilerin yön tayini yapmaları hiç de kolay olmuyordu. Bu durum ise yolculuk sürelerini uzatmaktaydı. Yeni keşfedilen ticaret yollarının birbirinden farklı tehlikeler ile dolu olması da olumsuz bir durumdu. Ani fırtınalar gemilere zarar vermekte ya da salgın bir hastalığın mürettebat arasında belirmesi ile tüm mürettebat zarar görebilme riskine sahip olmaktaydı. Ani fırtına da gemiyi bir anda suyun dibine alabilirdi. 

Bu durum ise denizin asla hata kabul etmediğini göstermekteydi. Denizin kendi kuralları vardı. Seyir güvenliği için denizin kesin kurallarına uyulması gerekmekteydi. Ticaret yollarının keşfi ile birlikte deniz sefer sayıları ciddi anlamda artmıştır. Bu da denizcilik kurallarının sözleşmelere dayalı bir hale gelmesine yol açmıştır. Karşılıklı sözleşmelerin tanzim edilmesine tam da bu sıralarda başlanmıştır. 

Kayıtlı olan ilk deniz hukuku, gemi sahiplerinin denizcilerle yaptığı sözleşmelere dayanmaktaydı. Kaptan ve mürettebat arasında yapılan sözleşmeler taraflar arasında düzenin sınırlarını çizmekteydi. Bu sözleşmeler ile şu konular hüküm altına alınmaktaydı:

 • Ücretlerin ödenmesi,

 • Erzak dağıtılması, 

 • Verilebilecek cezalar,

 • Tazminat,

 • Disiplin hükümleri.

Denizci yasaları ise ana hatları ile şöyleydi:

 • Savaş ya da kıtlık gibi olağanüstü dönemlerde uyulması gereken kurallar,

 • Geminin içerisinde dikkat edilmesi gereken genel disiplin kuralları,

 • Ganimetin denizciler arasında nasıl pay edileceğinin kuralları,

 • Savaş ya da herhangi bir çatışma sırasında zarar görenlere verilecek tazminatlara ilişkin kurallar.

Deniz üzerinde ticaretin artması güzel bir olaydı. Ancak bu olayın da beraberinde getirdiği korsan tehlikesi can sıkmaktaydı. Korsanların yasaları ile ticaret gemilerinin yasaları birbirine benzemekteydi. Devlet için çalışan özel gemilerin zaman zaman korsanlığa geçtiği görülmekteydi. Sıradan ticaret gemilerinin ücretlerini ya da genel kuralları belirlemek üzere özel kanunlar da bulunmaktaydı. 

Korsan yasalarının ilk örneğine 17.yüzyılın ortalarında çıkarılmış ve Portekizli Bartolomeu Portugues tarafından ortaya atılan kurallar şeklinde rastlanmaktadır. Bu yasalar Karayip üzerinde İspanyol gemilerine saldıran korsanlar arasında popüler bir hale gelmiştir. Bu korsanlar aynı zamanda limanlara da saldırmaktaydı. Bu kurallar ilerleyen zamanlarda şu önemli korsanlar tarafından da kullanılmıştır:

 • Henry Avery,

 • Henry Morgan,

 • Bartholomew Roberts,

 • Edward Thatch.

Ana hatları ile korsan yasaları birbirine çok benzemekteydi. Tüm korsanlar bu maddeleri geçerli saymaktaydılar. Genel hükümlere uyulmanın yanı sıra kaptanların kendi özel yasalarını da metne eklemesi mümkündü. Korsanlık yasaları her kaptana göre bu nedenle farklılık göstermekteydi. Hatta aynı kaptanın farklı seferlerde uyguladığı farklı kuralları bile bulunmaktaydı. Korsanların müzakere hakları da bu kanunlara koyulabilmekteydi. 

Denize açılmadan önce bu maddeler mürettebat tarafından imza altına alınmaktaydı. Mürettebat içerisinde yer alan herhangi biri bu kuralları önce imzalardı. İmzaladıktan sonra da bu kurallara riayet edeceğine dair yemin ederdi. Yeminlerin nasıl yapıldığına yönelik çeşitli rivayetler bulunsa da pek çok denizci Kitab-ı Mukaddes üzerine yeminlerini gerçekleştirirlerdi. Herhangi bir çatışma sırasında ele geçirilenler de bu kuralları kabul edip imzalamak zorundaydılar. Ele geçirilen bu kişiler bazen isteyerek bazen de istemeyerek korsan ekibine katılmaktaydılar.

Denizcilik alanında belirli bir uzmanlığa sahip olmayanların katılma istekleri sorulmazdı. Bunlar korsan gemisine zorla alınırlardı. Gönüllü olarak korsanlara katılmak isteyenler kendilerinin korsanlar arasına zorla katıldıkları izlenimi oluşturmak için şahitler önünde zorla katılma gösterilerinin düzenlenmesini istiyorlardı. Böylece herhangi bir kurtulma durumunda korsan olmaya zorlandıklarını şahitler aracılığı ile iddia edebileceklerini düşünüyorlardı. Korsanlar, yakalanmalarına ramak kaldığı zamanlarda sözleşmeleri imha ediyorlardı. Çünkü sözleşme olmadığında mahkeme tarafından herhangi bir suç isnadına taraf olmuyorlardı.

Korsan yasalarının genel hatları genel olarak şöyleydi:

 • Gemiyi ilgilendiren her konuda eşit bir oy hakkı mevcuttu. Korsan olan her tayfa da kendi kurallarını belirlemekte özgürdü. Korsanlar kaptanın emirlerine itaat etmek zorundaydılar. Kurallara riayet etmeyen korsanlar cezalandırılırdı. 

 • Kavgaların ana sebebi olduğu için gemide kumar oyunları yasaktı. Kadın bulundurmak da aynı nedenle yasaklanmıştır. Bu yasaklar önemli yasaklardı çünkü uymayanlar ölüm cezasına çarptırılmaktaydı.

 • Korsanlara teslim edilen tüm silahlar her daim temiz ve göreve müsait halde bulundurulmalıydı. Denizciler bu kurala uymadıklarında ise kendi paylarından kesinti cezası verilirdi.

 • Firar etmeyi teklif eden ya da denizcilerden bir şey gizleyenler bir şişe barut, küçük bir silah, tek mermi ve bir şişe su verilerek ıssız bir adaya atılırdı. Savaş sırasında gemiden kaçanlara da aynı ceza verilmiştir. 

 • Gemide mürettebatın birbirine vurması suçtu. Bunu yapanlar 39 kırbaç cezasına mahkûm edilirdi. Sayının 40 olmama sebebi ise, 40 kırbaç darbesinin insanı öldüreceği inancıydı.

 • Mürettebat arasında herhangi bir anlaşmazlık ortaya çıktığında çözüm bulunamazsa, taraflar düello yaparlardı. Tabancayla tek el birbirine ateş ederlerdi ve ıskalama olması durumunda kılıç dövüşü yapılırdı. Kanı ilk akıtan kazanmış olurdu.

 • Geminin borçları ödendikten sonra ganimet dağıtımı kanunlar ölçüsünde yapılırdı. 

 • Ganimet dağıtımında hile yapanlar tespit edildiklerinde yine ıssız bir adaya terk edilirlerdi. Hırsızlık ciddi bir suç sayılıyordu. Bunu yapan mürettebattan biri ise kulak ve burunları kesiliyordu. 

 • Savaş sırasında bir organını kaybeden ya da görev yaparken sakatlanan denizciler tazminat almaktaydılar. 800 pesoya kadar bu tutarın çıktığı görülmekteydi. Küçük yaralanmalarda da tazminat miktarı yaralanma derecesine göre takdir edilirdi. Bu genel kurallar dışında özel kurallar da mevcuttu. Örnek olarak Kaptan John Phillips’in kendi kanunlarına göre namuslu bir kadına tecavüz eden denizci ölüme mahkûm edilirdi. Yangın çıkma riski nedeniyle çatışma dışında silah kullanılmazdı. Fener dışında aydınlatma sağlamak için mum yakılamazdı. Amber çevresinde tütün içmek yasaklanmıştır. 

Karayipler’de 17.yüzyılın ilk yıllarında altın bir çağ yaşayan korsan denizcilik, merkantilist düzende denizcilik için tehlike oluşturmaya başlamıştır. 1706 yılında bir araya gelen korsanlar New Providence Adasını da kendilerine merkez olarak belirlemişlerdir. Böylelikle korsan kanunları ile yönetilen bir korsan devleti kurulmuştur. Seçilmiş korsanlardan oluşan bu yapı, Britanya Kraliyet Donanması tarafından çetin uğraşlar sonucunda bertaraf edilmiştir. 

Günümüzde uygulanan denizcilik yasaları eski usullerden çok daha farklı bir yapıya sahiptir. Kırbaçlama ya da ıssız bir adaya terk etme gibi usuller bilindiği üzere kalmamıştır. Mevcut denizcilik hukukunun kaynağını da 17.yüzyıl uygulamaları oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 1982 yılında kabul edilmesiyle birlikte ulusal karasularının tanımı yeniden belirlenmiştir.