Denizcilikte Batıl İnançlar ve Bunların Uygulanması
Geçmişten günümüze denizcilerin birçok nesneye yüklediklerim olumlu ve olumsuz anlamlar vardır. Denizcilikte batıl inançlar ve bunların uygulanması nasıldır ve ne kadar doğrudur bahsedecek olursak. Günler boyu açık ve tehlikeli sularda seyir halinde olan denizcilerin birtakım nesneleri anlam yüklemesi son derece mantıklıdır. Her ne kadar bu inançlar bilimsel verilere ve gerçeklere dayanmasa da denizciler için bu batıl inançlar son derece önemlidir. Her şeyden önce bu anlam yükledikleri nesnelerin onlara kötü şans getireceğini veya onları denizde karşılarına çıkabilecek tehlikelerden koruyacağına inanırlardı. Bu da zorlu yaşam şartlarında onları ayakta tutan oldukça önemli bir gelenekti.
Denizcilerin sahip olduğu batıl inançlardan bahsetmeden önce bunların nasıl ortaya çıktıklarını ve neden bunlara ihtiyaç duyulduğunu açıklamak istiyoruz.
Eskiden teknolojik cihazlar olmadan zorlu ve tehlikeli sularda yolculuk etmek zorunda kalan denizciler bu şartlarda yine de yolculuğu tamamlayabilmek için mecburen kendilerine bazı batıl inançlar buluyordu. Denizde seyir halindeyken karşılarına her türlü tehlike çıkabiliyor bunun yanı sıra seyir süreleri uzadığında, gemide salgın hastalıklar baş gösterebiliyordu. Batıl inançlar denizcilerin böyle durumlar ile karşılaştıklarında kendilerini iyi hissetmeleri için aslında bir çeşit psikolojik etkiye sahipti. Bu inançların işe yarayıp yaramadığı çok fazla bilinmese de denizciler üzerinde rahatlatıcı bir etkiye sahip olduğu kuşkusuzdu.
Batıl inançlar köken olarak antik çağlara dayanan ve genellikle ölen kişilerin ruhuna taparak gerçekleştirilen bir çeşit ayin uygulamalarıydı. Örneğin yolculuğa çıkmadan önce inandıkları deniz tanrısına lezzetli bir şarap sunmak onlar için yolculuğun daha güvenli geçmesini sağlayacaktı. Bunun yanı sıra denize taş atmak kesinlikle yasaktı. Bunun nedeni atılan taşın denize karşı daha doğrusu deniz ruhlarına karşı önemli bir saygısızlık göstergesi olduğunu düşünmeleriydi. Böyle bir saygısızlık yaptıklarında dalgaların kabaracağını düşünürlerdi. Olumsuz durumların yanı sıra gemide ana direğin altına saklanan gümüş bir paranın yolculuk esnasında şans getireceğine inanırlardı.
Eski denizciler tuhaf bir şekilde gemilerin kadın olduğuna inanırlardı. Bu nedenle Güvertede yer alacak herhangi bir kadının gemiye uğursuzluk getireceğine düşünürlerdi. Buna karşılık pruvaya dikilen bir kadın heykelinin de dalgaları yatıştıracağı düşüncesi hakimdi. Bu daha çok antik çağlardan kalma kurban sunma geleneğinin bir çeşidiydi.
Denizciler ayrıca belirli zamanlarda denize çıkmanın kötü şans getirdiğine inanırlardı. Denizcilere göre 31 Aralık tarihi, her cuma günleri, Nisan ayının ilk haftası ve ağustos ayının ikinci pazartesi günü yolculuğa çıkmak için uygun günler değildi. Bu tarihlerde yolculuğa çıktıklarında genellikle başlarına kötü olayların gelebileceğini düşünürlerdi. Bu tarihlerin önemi ise kutsal kitaplardan gelmekteydi. Her bir tarihte yaşanmış kötü olaylar ve dünyayı sarsan olumsuz gelişmeler yaşanmıştı. Denizciler 13 rakamına karşı o kadar temkinli davranırdı ki bu sayıyı ifade ederken 12+1 gibi bir tercihte bulunurdu.
Denizde seyir halindeyken ölümü hatırlatan her şey denizciler için uğursuz sayılırdı. Örneğin güverteye çiçek konması cenazeye hatırlattığından dolayı kesinlikle uğursuzdu. Bunun yanı sıra denizciler arasında vefat etmiş bir denizci arkadaşlarının kıyafetlerini giymek felaket getirirdi. Aslında bu durum son derece isabetli batıl inançlardan biriydi. Dönemin şartlarında salgın hastalıkların yaygın olması ve hijyen kurallarının genel olarak yeterli seviyede olmaması ölen birinin giyilen kıyafetinden başka bir kişiye de hastalık bulaşma ihtimalini oldukça arttırmaktaydı. Denizcilerin ölümle alakalı inandıkları bir başka batıl inanç, gemide kesinlikle boğulma kelimesinin kullanılmaması gerektiğiydi. Yine bu kelimenin uğursuzluk getireceğine ve geminin bir felaket ile karşı karşıya gelmesine neden olacağı gibi bir düşünceye sahiplerdi.
Siyah renk ölümü çağrıştırdığı için denizciler arasında yine uğursuz olarak görülen bir şeydi. Gemide bulunmasına izin verilen siyah renkteki tek şey kedilerdi. Birçok kültürde ve alanda uğursuz olduğu düşünülen kara kediler denizciler için tam tersi uğur getiren bir hayvandı. Bu kedilerin gemiye fırtınalardan koruyabileceğini düşünürlerdi. Hatta hava tahmininde bulunmak için kedilerin davranışları gözlemlenir bunlara olası anlamlar yüklenirdi. Kedinin güvertede bulunan birine yaklaşması uğurlu sayılırken tam yaklaşacakken geri dönmesi ise olumsuz bir durum olarak tasvir edilirdi. Kedinin güverteden düşmesi veya atılması korkunç bir fırtınanın çıkacağı ve gemiyi batıracağı gibi bir anlama gelirdi. Ayrıca denizci eşleri eşlerine Uğur getirmesi için evlerinde siyah bir kedi beslerdi.
Seyir halinde iken anlam yüklenen bir diğer hayvan kırlangıçlardı. Bu hayvanı gördüklerinde denizciler uğur getirdiğine inanırlardı. Karabatak veya çulluk görmek ise tam tersi kötü bir şeyin olacağına dair işaretti. Hayvanlar konusunda inanılan diğer batıl inançlar; yunus martı ve albatros gibi hayvanları öldüren kişilerin ruhların lanetleneceğiydi.
Denizcilerin inandığı en önemli batıl inançlardan biri Aziz Elmo Ateşi ismi verilen hava olayıydı. Bu hava olayının gerçekleşme nedeni güçlü elektrik alanına giren gemi direklerinin birbirleri ile etkileşime girmesi ve havada oluşan mavi ve eflatun renkteki ışıkların oluşmasıydı. Bu olayı gördüklerinde denizciler koruyucu azizlerin kendilerinin yanlarında olduğunu ve kendilerini koruduğunu düşünürlerdi.
Aziz Elmo Ateşi antik çağlara dayanan bir uğur simgesiydi. O dönemde her toplumda bu ışığı görmenin uğur getirdiğine ve tanrıların ve azizlerin kendilerini kötülükten koruduğuna inanırlardı.
Meydana gelmesinde bilimsel unsurların rol oynadığı bu Işıklar birçok gemici ve farklı toplumlar tarafından farklı şekillerde batıl inanç haline getirilmişti. Bu ışıkların genel olarak iyiye işaret olduğunu düşünen gemiciler vardı. Ancak bunun yanında bu hava olayının uğursuzluk getireceğine inanan denizcilerde vardı.
Bazı olayların sürekli yaşanması da denizciler arasında uğursuzluğa sebep olmaktaydı. Örneğin muz ticaretinde kullanılan kargo gemilerinin sıklıkla batması denizciler arasında muzun uğursuzluk getirdiği gibi bir batıl inancın ortaya çıkmasına sebep olmaktaydı. Aslında bu durumun yaşanmasına neden olan oldukça önemli bilimsel gerekçeler vardı. Ancak o dönemin koşulları ile bu bilimsel verilere ulaşmak oldukça güç olduğundan daha çok denizciler bunlara bilimsel olmayan anlamlar yüklemekteydi.
Denizcilerin inandığı şeyler arasında belirli bir mantığa dayanan durumlar olmasına karşın asla hiçbir mantıklı dayanağı olmayan batıl inançlarda vardı. Bunlardan biraz bahsedecek olursak. Örneğin gemide kızıl saçlı bir denizcinin olmasının kötü şans getireceğine inanırlardı. Düz tabanlı kişiler içinde aynı yanılgı söz konusuydu.
Normal koşullarda nezaket olarak algılanabilecek olan şans dilemek, denizciler arasında kötü bir işaretti. Biri şans dilediğinde o kişiye yumruk atarak kan akıtılması gerektiğini düşünüp uğursuzluğu gidermeye çalışırlardı.
Denizcilerin mantıksız olarak değerlendirebilir batıl inançları bunlar ile de sınırlı değildi. Bunların dışında seyir sırasında kova ve fırça kaybetmek, tırnak ve saç kesmek, geminin kıç tarafında bayrak tamir etmek ve son olarak gemide bulunan kediyi kızdırmak kötü şans getirirdi. Denizcilerin iyi şans getirmesi için yaptığı uygulamalar ise; direğe at nalı asmak, dövme yaptırmak, küpe takmak, yanında çalıkuşu tüyü taşımak ve son olarak tekneye sağ ayak ile binmekti.
Günümüzde denizciler arasında geçmişte inanılan birçok batıl inanç unutulmuş veya uygulanması kaldırılmıştır. Denizcilikte batıl inançlar ve bunların uygulanması geçmişte ne kadar yardımcı oldu veya ne kadar uğursuzluk getirdi bilinmez ancak bunların tamamının denizciler için son derece önemli olduğu yadsınamayacak bir gerçektir.