Denizcilik Gelenekleri
Denizcilerin kendi aralarında sahip oldukları bazı denizcilik gelenekleri bulunmaktadır ve bu geleneklerin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir. Bu geleneklerin bazı faktörlere bağlı olarak kültürden kültüre değiştiği gözlemlenmiştir. Bu farklılıkların en büyük nedeni olarak denizcilerin sahip oldukları geçmişlerinin farklı olması ve yerel kültürlerinin farklılığı sayılabilir. Ancak bu farklılıkların olmasına rağmen denizciler arasında ortak sayılabilen bazı gelenekler de mevcuttur. Bu geleneklerden bazıları çok eski tarihlere uzanmaktadır. Denizcilerin zor işleri gemi üzerinde yaparlarken birbirlerini motive etmek için söyledikleri heyamolalar çok iyi bilinen ortak bir gelenektir. Genellikle kürek ya da halat çekerken veya palangayı açıp uzatırken bu gelenek kullanılmaktadır.
Antik zamanlarda da köleler ya da denizciler birbirlerini motive etmek için hep bir ağızdan benzer şekillerde bağırmaktaydılar. Günümüzde geçerliliği olan denizcilik geleneklerinin modern anlamda ortaya çıkması keşifler çağından sonraki döneme denk gelmektedir. Bu yazıda da yelkencilikte ve donanmada yaygın olan bazı geleneklerin temeli araştırılmaktadır. Araştırmalar bazında bilgiler verilmiştir. Denizde selamlaşmanın geçmişi konusu her zaman ilgi çekici olmuştur. Denizcilikteki selamlaşmanın geleneğini incelemekte yarar bulunmaktadır. İki geminin deniz üzerinde seyir halinde iken selamlaşması ve yollarına devam etmesi saygı ve kibarlık geleneğinden gelmektedir.
Ancak selamlaşma adeta eski geleneklerde iki gemi arasındaki savaş ya da barış niyetinin anlaşılması için kullanılan bir hareketti. 1320’li yıllarda İngiltere dört denizde hâkim olan bir ülke konumuna gelmiş ve kendi karasularına bir şekilde giren her geminin gabya yelkenlerini indirmesini ve kendi ülkesinin hakimiyetini kabul ettiklerini göstermesini zorunlu tutmuştur. Manş Denizi’nden geçen hiçbir gemiden İngiltere tarafından vergi alınmamaktaydı ancak bu selamlama ve İngiltere’nin kurallarına uyma durumu İngiltere için önemli sayılmaktaydı. İngiltere’nin üstünlüğünün kabulü, bu gemilerin vergi vermelerinden daha da önemliydi.
Bu duruma örnek olarak Manş Denizi’nden geçen Felemenk bir geminin amirali İngiliz gemilerini selamlama işini yapmayınca bu durum İngiltere ve Hollanda arasında savaşa neden olmuştur. Yelken döneminde;
• Yelkenlerin arya yapılması,
• Iskota halatlarının bando yapılması,
• Topların da ateş edilmesi ile iki gemi arasında selamlama yapılmaktaydı. Top ateşleyerek selamlama usulü ilk kez Britanya Kraliyet Donanması aracılığı ile ortaya çıkan bir usuldür. Saygı önemliydi tabi ki ancak bu usul daha çok iyi niyet göstergesi olarak kullanılmaktaydı. Çünkü gemi limana girdiğinde toplarını ateşlerse geminin belli bir süreliğine silahsız olduğu durumu ortaya çıkıyordu. Bu da geminin iyi niyetli bir şekilde limanda olduğunun önemli bir göstergesiydi. Bu usulde de ilk selamın kimin vereceği önemli sayılıyordu. Genellikle İngilizler ve diğer güçlü ülkelerin donanmaları zayıf olan karşı taraftan ilk selamın gelmesini bekliyorlardı. Bu selam gelmeyince de karşı taraf ciddi sorunlarla uğraşmak zorunda kalabiliyordu. Bu nedenle zayıf olan tarafın güçlü olan tarafa ilk selamı vermesi gerekmekteydi.
Savaş haricinde de yani barış zamanlarında herhangi bir geminin bir limana girdiğinde top atışıyla buradakileri selamlaması zamanla bir gelenek halini almıştır. Limana girildiğinde ilk olarak birinci atışla birlikte pruva gabya yelkeni arya yapılır, daha sonrasında floklar indirilir ve bu özel merasimin bitmesinden sonra da yelkenler toplanırdı. Liman çıkışında da bu işlemlerin tam tersi yapılmaktaydı. Yani ilk işlem en son yapılacak şekilde bir işlemler bütünü takip edilirdi. Limanda o sırada bulunan bir amiral gemi tarafından selamlanırken babafingo ya da gabya yelkenler açık bir konumda ise bunların toplanması adettendi. Bu özellik ise denizci olmayan hiçbir yüksek rütbeli subaya dahi yapılmamaktaydı. Selamlama adeti yaygınlaştıkça da selam verilen kişinin rütbesine göre gemi tarafından atılan top sayısı da artmıştır.
Uygulamada genel olarak tek sayıda top atışı yapılmaktaydı ve en çok 7 pare top atışı kullanılırdı. Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte denizciler arasında bulunan batıl bir inançtan kaynaklandığı düşünülmektedir.7 sayısı özel bir sayıydı ve gizemli güçleri ve şansı çekeceği düşünülmekteydi. 1818 yılında ise Amerika başkanının bir savaş gemisini görmeye geldiğinde toplam 21 adet top atışı yapılmıştır. Bu sayı o zaman var olan 21 eyaleti temsil etmekteydi. Eski zamanlarda top atışı ile selamlama yapmak bir bakıma da israf anlamına geldiği için ancak çok özel durumlarda top atışı ile selamlama yapılmaktaydı. Downs’ta Kral Charles’ın ölümüne dair kararın haberi demirli olan filoya geldiğinde filo komutanı, kendi bünyesindeki tüm gemilerin toplarının ateşlenmesini emretmiştir. Diğer tüm komutanlar da bu emri aynı şekilde uygulamışlardır. Daha sonraları da aynı şekilde davranılarak önemli olaylarda gün ve tarihlerde ve de ulusal törenlerde top atışı yapılması zorunlu hale gelmiştir.
Top atışının devamındaki merasime tüm deniz mürettebatı eşlik etmekteydi. Bu özel selamlama merasimi “Çimariva” adı ile anılmaktaydı ve tüm mürettebat gemi sırasınca ya da serenler boyunca düzenli bir şekilde dizilirlerdi. Bu gemiler bu şekilde selam durmaktaydılar. Bu geleneğin de özel nedenleri bulunmaktaydı. Öncelikle mürettebatın güverte giriş ve çıkışlarını düzenlemek gerekiyordu. Bunun nedeni de üst rütbeli subayların geçişlerinin kolay bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktı. Eski dönemlerde bir geminin güvertesine çıkmanın tek yolu şeytan çarmıhıydı. Yüksek rütbeye sahip olan bir subay güverteye çıkacağı zaman basamakların iki tarafına tayfalar sıralanırdılar ve halatlara asılırdılar. Bu şekilde üst rütbeli subaya yol verirlerdi. Halen daha bu gelenek uygulanmaktadır ve bu geleneğin kökeni de Kraliçe 1.Elizabeth dönemine kadar dayanmaktadır.
Denizcilerin yaptıkları selamlaşmanın geleneği neye dayanmaktaydı? Sağ elin alına götürülmesi ile yapılan selamlaşma, ordudan geçmiştir. Orta çağ zamanlarında at üzerindeki şövalyeler karşılaştıklarında hem karşıdakinin yüzünü görmek hem de ellerinde silah olmadığını göstermek amacı ile miğferlerinin vizörünü kaldırarak açarlarmış, bu hareket de zamanla asker selamına dönüşmüş. Büyük Keşif döneminden sonra gemilerde sıklıkla isyan çıkarmaktaymış ve bu isyanlar sırasında donanmadaki tayfalar da subaylara ellerinde silah olmadığını göstermek için bu selamı yaparlarmış. İlk zamanlarda avuç içi gösterilerek yapılan selam, zamanla avuç içinde denizcilerin işleri sırasında katran ya da yağ izleri kalması nedeni ile avuç içinin 45 derece açı ile alına değdirilmesi şeklinde uygulanmaya başlamıştır. Bu selam da zamanla modern denizci selamı haline dönüşmüştür.
Gemilerin baştan sona kadar donatılması adeti de çok eskilere dayanmaktaydı. Bu adet özel günlerde yapılırdı. Günümüzde ise bu donatma işlemi geminin rengine göre özel bir düzende olmak üzere işaret flamaları ile yapılmaktadır. Uluslararası işaret flamalarının modern görüntüsüne kavuşması yakın bir zamana denk gelmektedir. Ancak flama kullanımı çok eski zamanlara kadar dayanmaktadır. Antik çağlardan orta çağın sonuna kadar gemiler arası iletişim için eski ve iptidai flamalar kullanılmaktaydı. Hatta eski zamanlarda her korsanın kendi kimliğini belirten ayrı bir bayrağı vardı. Uyarı atışı ile birlikte bu bayrak da göndere çekilmekteydi. Amaç, savaşmadan karşı tarafı uyararak teslim olmasını sağlamaktı. Bu uyarıdan sonra gemi teslim olmazsa siyah bayrak indirilir ve yerine savaş bayrağı olan kırmızı bayrak çekilirdi. Bu kırmızı bayrak çok eski zamanlardan beri süregelen bir bayraktı. Kimseye aman verilmeden saldırılacağı ve geminin ele geçirileceği haberi verilmekteydi.
Sancakla selamlama adeti yakın bir tarihe dayanmaktadır. Bu tarih 19.yüzyılın ortalarına uzanmaktadır. 1850’li yıllarda yabancı bir limana giren gemi ziyarette bulundukları ülkeleri selamlamak adına sancaklarını göndere çekerlerdi. Karşılık olarak da liman görevlilerinin aynı şekilde selam vermelerini beklerlerdi. Verilen selamı almak resmi bir uygulama olmasa da verilen bir selamı almamak büyük bir saygısızlık olarak kabul görmekteydi. Hatta 1857 yılının aralık ayında Basra Körfezi’nde seyreden İngiliz gemisinin verdiği selama karşılık vermeyen liman görevlileri yüzünden diplomatik bir kriz ortaya çıkmıştır. İranlı yetkililer de böyle bir uygulamanın kendi adetlerinde bulunmadığını belirterek özür dilemişlerdir.
Herhangi bir yas olaylarında ya da ulusal yas tutulan günlerde sancakların mezestre edilmesi uygulamasının ilk kez ne zaman ve nerede başladığı da tam olarak bilinmemektedir. Buna rağmen eldeki kayıtlara bakıldığında en eski olayın kayıtları 1612 yılına rastlamaktadır. Pasifik ve Atlantik Okyanusları arasında kuzey taraftan bir geçit bulmaya çalışan İngiliz gemi kaptanının bir yerli tarafından öldürülmesi ile gemi mürettebatı yas olarak sancakları bir bayrak boyu kadar indirmiştir. Geri döndüklerini görenler de gemide bir kişinin öldüğünü anlamışlardır. Bu olay da o dönemlerde o uygulamanın sıklıkla kullanıldığına önemli bir kanıt oluşturmaktadır. Geleneğin ayrıntısı düşünüldüğünde görünmeyen bir ölüm bayrağına yer açmak için sancak bir bayrak boyu aşağıya çekilmektedir. Bu durum o dönemlerde yaygın olarak kullanılmaktaydı.
Gemilerin denize indirilmesi de çok eski zamanlara kadar dayanan önemli bir gelenektir. Farklı kültürlerde denize gemi indirme gelenekleri de çok farklı olmaktadır ancak bazı ortak noktalarda bulunmuyor değildir. Ortak olan en önemli nokta da bu törenlerin tanrılara adanmasıdır. Mısırlılar ve Babilliler denize gemi indirdikleri sırada tanrılarına adak adarlardı. Yunanlılar ve Romalılar ise tanrı şerefine şarap içerek kalanını da pruva üzerinden denize dökerlerdi. Bu törenler sırasında da gemiye bir isim verilmekteydi. Gemiye isim verilmesi de aslında törenin önemli bir parçası olmaktaydı. Antik çağlardan gelen bu gelenekler ilerleyen çağlarda da yaşamaya devam etmiştir. Orta çağ döneminin Avrupa’sında denize indirilecek olan bir gemi kızaktan kayarken merasimi kim yönetiyorsa bu kişi altın ya da gümüş kadehte bulunan şaraptan bir yudum içer kadehte kalan kısmını da güverteye ya da pruvaya dökerdi.