Denizaltıların Tarihi

Denizaltıların Tarihi

Denizaltında hareket ederek düşmana saldırma fikrinin icadının Büyük İskender’e dayandığı rivayet edilmektedir. İskender’in orduları tarafından Tyre şehrinin alınması sırasında fıçıya benzeyen su silahlarından yararlandıklarını Aristo ifade etmiştir. Derinlik ve basınç konularında bilimin ilerlemesi sonucunda da modern denizaltıların deniz kuvvetlerine katkı sağlayabilecekleri sistemlere ulaştıkları söylenebilir. Bu çalışmada denizaltıların en ilkel halinden bugünkü modern haline gelene kadar ki denizaltı teknolojilerinin gelişimi ele alınmıştır. Konu kısa bir şekilde değerlendirilmiştir.

Denizaltı araçlarının ilk kez ne zaman ve kimler tarafından bulunduğu ve üretildiği bilinmemekle beraber, konu ile ilgili ilk çalışmaların 15.yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. 1465 yılında Konrad Kyeser tarafından 1500 yılında da Leonardo da Vinci tarafından denizin alt kısmında giden araçlar için bazı tasarımların yapıldığı bilinmektedir. Bu tasarımların hayata geçirilip geçirilmediği hakkında bilgimiz bulunmamaktadır. Kesin olarak bilgileri bulunan ilk denizaltı ise 1620 yılında inşa edilmiştir. İngiltere Kralı olan 1.James’in emri altında çalışan Felemenk asıllı bir mühendis olan Cornelius Drebbel tarafından yapılmıştır. Bu aracın tasarımını da İngiliz matematikçi William Bourne gerçekleştirmiştir. 

Bu tasarım modern denizaltıların atası sayılmaktadır. Bu vasıta suyun içinde kürekler kullanılarak hareket eden basit bir dalgıç hücresine benzeyen bir araçtan fazlası değildi. Bu araç temel alınarak daha da geliştirilmiş iki modeli 1620 ve 1624 yılları arasında yapılarak Thames nehrinde denenmiştir. Test edilen bu modeller başarılı olmuştur. İlk üretim amacı yalnızca denizin altını görüntülemek ve keşfetmek olan denizaltıların askeri anlamda da işlevsel olabileceklerini fark etmek çok da uzun sürmemiştir. 1648 yılında yayımladığı bir kitabında rahip John Wilkins, düşman gemilerini batırmak için denizaltının faydasını ve denizden abluka altına alınmış bir limana erzakın denizaltılar aracılığı nasıl taşınacağını anlatmıştır. 

Erken dönemlerde yapılan denizaltı araçların farklı bir örneğini de 18.yüzyılda tersane baş mimarı olan İbrahim Efendi tarafından üretilen timsah şeklinde bir sandal oluşturmaktadır. Bu sandalın Sultan 3.Ahmet’in şehzadelerinin sünnet düğünü töreninde 13.günde tersane alanından çıkarak Aynalıkavak kasrının ön kısmından suya doğru daldığı ifade edilmektedir. Bu şekilde denize bırakılan denizaltı bir süre su altında ilerlemiş Otağ-ı Hümayun önünde tekrar su yüzüne çıkmıştır. Timsah şeklindeki denizaltının ağız kısmından inen ve başı üstünde zerde pilavı tepsileri bulunan beş kişi bu pilavı padişaha sunmuştur. 

Wilkins tarafından öngörülen deniz mücadelelerine uygun bir denizaltının yapımı ise Amerikan Bağımsız Savaşı’na kadar yapılamamıştır. İlk uskurlu denizaltı 1775 yılında Amerikalı mühendis tarafından kaplumbağa adıyla tasarlanmıştır. Bushnel’in yaptığı tasarım tek kişilik bir tasarımdı. Meşe palamudu şeklinde yapılmış bir denizaltıydı. Uskur denizaltı el gücü ile çevrilmekteydi. The Turtle denizaltısı 1776 yılında New York limanını abluka altında tutan Britanya Kraliyet Donanmasının sancak gemisini suyun dibine göndermeye çalışmışsa da bunda başarılı olamamıştır. 

Amerikalı mühendis Fulton tarafından 1800 yılında insan gücüyle çalışan bir denizaltı tasarlanmıştır. Denizaltının inşasından sonra yapılan birçok denemede denizaltından istenilen sonuçlar elde edilemediğinden dolayı bu denizaltı hizmete alınmamıştır. Fransızların sahip olduğu bu denizaltı Jules Verne’in romanına ilham verecektir.

1837 yılında Ekvator donanmasının görevli personeli Jose Rodriguez Labandera tarafından 1837 yılında tasarlanan ve ardından inşa edilen Suaygırı adlı denizaltı o döneme kadar yapılanlar arasında en iyisi konumundaydı. Ancak yapılan tüm denemelere rağmen başarılı da olan denizaltı, hükümet tarafından destek görmediğinden dolayı kendi kaderine terk edilmiştir. Denizaltı için kaynak bulunamadığından dolayı üretilen prototip de çürümeye bırakılmıştır ne yazık ki.  

1851 yılında Bavyeralı Bauer, Ateşli Dalgıç isimli bir denizaltı icat etmiştir. Yürüme bandı yardımı ile çalışan denizaltı, ilk deneme sırasında Kiel limanında batmıştır. Denizaltının içine dolan suyun kabin basıncını eşitlemesi sonucunda denizaltının 3 kişilik mürettebatı hayatta kalmayı başarır. 1887 yılında yani denizaltının battığı 16 yıl sonrasında dip aramalarında bulunan bu denizaltı Dresden müzesinde ilgililerin beğenisine sunulmaktadır. 19.yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi sonucunda insan gücünün yerini mekanik aletler almıştır. İnsan gücüne ihtiyaç olmadan yürüyen ilk denizaltı da 1863 yılında suya indirilmiştir. İsmi dalgıçtır. Bu denizaltı basınçlı hava ile çalışmaktaydı. Denizaltının hareket edebilmesi için 12,41 bar basınçlı havaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu şartlar gerçekleştiğinde denizaltı sorunsuz bir şekilde çalışmaktadır. 

İçten yanmalı motorla çalışan ilk su altı aracı da Narcis Monturiol tarafından çizimi yapılan Ictineo 2 denizaltısıdır. Ictineo 2 denizaltısı 1864 yılında Barselona’da denize indirilmiştir. Denizaltı ilk önceleri insan gücüne bağımlı olarak çalışmaktaydı. Denizaltının içten yanmalı sistemle ilerleyebilecek hale gelmesi daha sonraki aşamada gerçekleşmiştir. Bu sistem 1867 yılında araca uyarlanarak monte edilmiştir. Denizaltının çift cidarlı gövdesi bulunmaktaydı. Denizaltının bu gövdeye sahip olması ile birlikte işlevselliği kısıtlayan basınç ve kaldırma kuvvetini kontrol altında tutma sorunları aşılmış oldu. Denizaltının boyu 14 metreydi. Denizaltının idaresi ve sevk işlemleri iki kişi tarafından gerçekleşmekteydi. Bu denizaltı 30 metre derinliğe kadar dalabilmekteydi ve 2 saat boyunca suyun altında kalabiliyordu.

Peru hükümeti tarafından 1879 yılında Pasifik Savaşı devam ederken Boğa isminde bir denizaltı yapılmıştır. Peru Şili’ye yenilince bu üretilen denizaltı düşmanların eline geçmemesi düşüncesi sonucunda Perulular tarafından savaşa sokulmadan sökülerek işlevsiz hale getirilmiştir. Seri olarak üretilen ilk denizaltı Leh icatçı tarafından insan gücüyle çalışabilen denizaltı tasarımı olmuştur. 1881 yılında bu denizaltılardan Rus hükümeti için 50 tane yapılması planlanmıştı. Aynı mucit 1884 yılında elektrik gücü ile çalışabilen ilk denizaltıyı da üretmiştir. 20.yüzyılda denizaltı imalatındaki önemli bir gelişme de İngiliz mucit Garret tarafından İsveçli bir sanayici ile yapılan iş birliği ile meydana getirilen Nordenfeit serisi buharlı denizaltıların üretimi olmuştur. 

Nordenfelt 1 denizaltı üretimlerinin Yunanistan hükümeti tarafından satın alınmasından sonra bu denizaltılardan birer tane de Osmanlı ve Rus hükümeti sipariş vermiştir. Donanma geçmişimizdeki ilk denizaltının hikayesini incelemekte fayda vardır. Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan teknolojik gelişmeler sonucunda Osmanlı Devleti’nin askeri alanda yenilikler yapması da zaruri hale gelmişti. Uzun yıllar boyunca ihmal edilen donanmanın da revize edilmesi gerekliliği bilinmekteydi. 1880’li yıllarda Osmanlı deniz kuvvetleri Türk karasularını bile koruyacak güçten yoksun bir haldeydi. Bu durumun sorumlusu olarak da Haliç’te gemileri demirleten Sultan 2.Abdülhamit gösterilmektedir. Donanma personelinin isyan edeceğinden endişe ettiği için böyle bir eylemde bulunduğu ifade edilmektedir. Tehditlerin artması üzerine bu baskıya daha fazla dayanılamayacak ve donanma yine 2.Abdülhamit döneminde geliştirilecektir.

Yeni gemi satın alınması sırasında padişahın emri doğrultusunda en son teknolojiye sahip 2 adet de özel gemi sipariş edilecektir. Tabi böyle bir kararın en büyük nedeni de komşu Yunanistan’ın donanmasını güçlendirmesi olarak da anlaşılabilirdi. Sultanın batının çok gerisinde kaldıklarını fark etmesi ve bu duruma yönelik önlemler almak istemesi de bu duruma sebep olmuştur. Denizaltıların donanmaya sağlayacağı büyük katkı da böyle bir karar almada önemli bir etkide bulunmuştur. İngiliz şirketinden satın alınan denizaltılardan birincisi padişahın ismi ile 1886 yılında Barrow Tersanesinde yapılmıştır. Denizaltı demonte olarak getirilmiştir. Diğer gemi ise bir sene sonra gönderilecekti.

1886 yılında tarihinde Haliç’te uluslararası temsilcilerin de hazır olarak bulundukları muhteşem bir törenle ilk gemi denize indirilmiştir. Denizaltının ilk testleri de 1887 yılının şubat ayında yapılmıştır. Denizaltı 20 saniyelik her üç dalıştan da başarılı sonuçlar elde etmiştir. Denizaltının bir diğer deniz altına dalışı da 1888 yılında yapılmıştır. Sarayburnu etrafından güçlü deniz akıntıları karşısında da başarılı bir sonuç elde etmiştir. Bu deneme sırasında denizaltı saatte 10 knot hıza ulaşmış ve kendisi deniz altına batarak hedefi olan eski bir gemiyi batırmayı da başarmıştır. İzmit’te yapılan benzeri birçok denemeden de olumlu sonuçlar almıştır. Denizaltı 14 Mart 1888 yılında Osmanlı donanmasına resmi bir törenle katılmıştır.

Bu denizaltı suyun üzerinde buhar gücüyle hareket etmekteydi. Dalışın hemen öncesinde kazanın kapatılması gerekmekteydi. Ayrıca bacanın da içeri çekilmesi lüzumu vardı. Denizaltının 50 metreye kadar dalış mesafesi bulunmaktaydı. Su yüzeyinde saatte 6 knot, su altında da saatte 4 knot hıza ulaşabilmekteydi. Ancak Nordenfelt denizaltı serisinin savaşa uygun olmadığı çok kısa süre içerisinde anlaşılmıştı. Denizaltıları çok yavaştı ve menzilleri de bir hayli kısaydı. Denge sorunu da denizaltının tasarımında önemli bir sorun teşkil ediyordu. Her torpido atışı ile birlikte denizaltının dengesi daha da bozulmaktaydı. Böylece sipariş üzerine üretilen bu iki denizaltı 1910 yılında hizmetten uzaklaştırılmıştır. Bunlar Haliç Tersanesinde demonte edilmişlerdir.

1888 yılının Eylül ayında denize bırakılan iki denizaltı, bu teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesini sağlamıştır. Bu iki denizaltıdan birisi İspanyol donanması tarafından denize gönderilen Peral isimli denizaltıydı. Bu denizaltı tamamıyla elektrik gücü ile çalışmaktaydı. Bu üretim kendinden sonraki tasarımlara da öncülük etmiştir. Denizaltı üretim teknolojisi için önemli bir diğer denizaltı da Fransız donanması tarafından denize gönderilen Gymnote isimli denizaltıdır. Bu denizaltı da elektrik gücü ile çalışmaktaydı ve 204 batarya kullanıyordu. Gymnote da kısa bir menzile sahip olduğu için hizmete alınmamıştır. Ancak bu denizaltının üretimleri diğer denizaltıların tasarımlarına olumlu katkılar sağlamıştır. 19.yüzyılın sonlarına kadar birçok denizaltı modeli üretilmiştir. Denizaltıların donanmalarda aktif olarak görev almaları 20.yüzyıla kadar gerçekleşmemiştir. Denizaltıların savaşlardaki üstünlüklerini sergilemeleri 1.Dünya Savaşı ile mümkün olmuştur. 

1.Dünya Savaşı çıktığında Almanya’da savaşa elverişli olan 20 tane denizaltı bulunmaktaydı. Bu denizaltılar 8 knot hıza ulaşabilmekteydiler. Dizel motora sahip U-19 sınıfına dahil olan denizaltılarıdır. Bunların 5000 deniz mili menzili bulunmaktaydı. 1.Dünya Savaşı süresince 5000 bin adetten fazla sayıda müttefik gemisi U-Botlar aracılığı ile batırılmıştır. Denizaltıların daha kullanışlı savaş makineleri haline gelmeleri de bunların teknolojilerinin daha da geliştirilmesi ile mümkün olmuştur. Yeni savaş taktiklerinin kullanılması da bu durumda etkili olmuştur. Dizel ve elektrik sisteminin birleşmesi ile ortaya çıkan sistemler U-Botların savaştaki gücünü artırmıştır. Bu denizaltılar suyun yüzeyinde dizel motorları kullanırken denizin dibinde de elektrik motorlarını kullanılmaktaydı. 

1.Dünya Savaşı sonrasında birbirinden farklı denizaltı modelleri geliştirilmiştir. Radar sistemlerinin geliştirilmediği dönemlerde filonun keşif kolu olarak kullanılan uçak taşıyan denizaltıları önemliydi. Bu denizaltıları güvertelerinde saldırı durumlarında kullanmak üzere sabit kanatları olan uçaklar taşımaktaydılar. Bu denizaltılar su geçirmeyen bir hangara ve uçakların kalkıp inebilmeleri için de rampaya sahiptiler. Bu şekilde üretilen denizaltıları uzun yıllar hizmet vermiştir. Günümüzde denizaltılar askeri amaçla kullanıldığı gibi sivil amaçlarla da kullanılmaktadır. Dizel-elektrikli çalışan denizaltıları su altında sessiz bir şekilde çalışmaktadır. Bu durumları nedeniyle tespit edilmeleri kolay olmamaktadır. Üretimleri ekonomik olduğundan dolayı da dizel elektrik sistemlerinin üretimleri avantajlı olmaktadır.