Denizcilik Tarihinde Pruva Heykelleri
Eski zamanlarda gemi pruvalarında gemiyi ve mürettebatı koruduğuna inanılan ahşap heykeller bulunmaktaydı. Baş bodoslama kısmına yerleştirilen heykeller, dalgalara doğru bakarlardı ve denizcilerin inanışına göre de bu heykeller tanrıları bu şekilde memnu ederdi. Bu memnuniyet de deniz yolculuğunun güvenli geçmesini sağlardı. Denizcilik tarihindeki pruva heykelleri hakkında detaylı bilgi vermek istiyoruz.
Gemi pruvalarını ahşap heykellerle süsleme işi çok eski zamanlardan beri yaygın bir gelenek olmayı sürdürmüştür. Çok yakın bir tarihe kadar da gemi pruvalarını halen daha zarif ahşap heykeller süslemiştir. Bu gelenek modern gemi yapım tekniklerinin sıklaştığı yirminci yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir. Günümüzde yalnızca dekoratif amaçlı olarak yer alan pruva heykelleri, eski zamanlarda gemi yapımında başlı başına bir sanatı temsil etmekteydi. Bu geleneğin nasıl ortaya çıktığı ve oradan nasıl yayıldığı merak edilen soruların başında yer almaktadır. Bu soruların cevapları için tarihin derin geçmişine bir yolculuk yapmamız gerekiyor. Ancak bu şekilde yaptığımızda sorumuza doğru cevaplar bulabiliriz.
Denizcilik geçmişinde önemli bir yer tutan pruva heykellerinin sırrı, denizcilik tarihinin ilk yıllarına kadar uzanmaktadır. Eski çağlarda gemileri ve mürettebatı korumak üzere dini semboller şeklinde ortaya çıkan ahşap pruva heykellerinin bilinen en eski örneklerine Fenike ve Antik Mısır gemilerinde rastlıyoruz. Eski inanışa göre gemiler cansız varlıklar değildi. Canlı olarak sayılan gemilerin yolunu kendisinin bulduğuna inanılırdı. Geminin kendi yolunu bulabilmesi için de pruva kısmında her şeyi görebilen iki gözün bulunması gerekiyordu. Hatta bugün bile Maltalıların “luzzu” ismini verdikleri klasik balıkçı teknelerinde kullandıkları çizime dayalı bir çift gözün gerisinde de bu inanç yatmaktadır.
Çinlilerin “cung” dedikleri klasik hasır yelkenli gemilerinin pruvalarında da aynı inanç nedeniyle bir çift göz bulunmaktadır. Antik Mısır gemilerinde gemilerin yolunu kolaylıkla bulmalarını sağlamak üzere bordoların baş omuzluklarında tanrı Horos’un gözleri bulunmaktadır. Gemilerin her iki ucunda zarif kıvrımlara sahip lotus sapına benzeyen yaprak figürü de ayrıca yer almaktadır. Bu iki uygulamanın ilerleyen zamanlarda bir araya getirilmesi ile pruva heykeli ortaya çıkmıştır. Bu uygulama Mısırlılar tarafından önce Doğu Akdeniz’e oradan da Avrupa’ya yayılmıştır.
Fenikeliler ve Mısırlılar, gemiye yerleştirilen pruva heykelinin gemileri ve mürettebatı koruyacağına inanırlardı. Mısırlı denizciler tarafından gemilerin hem korunması hem de görüş artışı sağlaması amacıyla pruva heykellerine kutsal kuş figürleri monte ederlerdi. Fenikeli denizciler Mısırlılardan farklı olarak gemilerinin hızlı ve kıvrak olması için at başı motifli pruva heykelleri kullanırlardı. Düşmanlarına karşı güç vermesi amacıyla Yunanlı denizciler gemilerine domuz başı heykelini koyarlardı. Roma savaş gemilerinin kullandıkları ahşap heykel ise donanmanın savaş kabiliyetini temsil eden yüzbaşı kabartmasıydı. Düşman gemilerine karşı etkili olarak kullanılan mahmuzların artması ile birlikte pruva süslemeleri eski önemini kaybetmiştir. Geminin iki yanına yerleştirilen göz mahmuz tasarımları ön plana çıkmıştır.
Viking yelkenlileri Kuzey Avrupa’da yaygın olarak yılan figürünü kullanmaktaydı. Bazı İskandinav gemileri ise buna karşılık gemilerinde;
• Yunus,
• Ejderha,
• Boğa başı taşıyorlardı.
Viking gemilerinde yer alan grotesk pruva oymaları ayrıntılı bir şekilde işlenerek küpeştenin geniş kıvrımına estetik bir şekilde işlenmiştir. Bu motiflerin ortak amacı geminin gücünü karşı tarafa hissettirmek ve düşman gemisini koruyan güçlerin ya da ruhların o gemiden uzaklaşmasını sağlamaktı. Ayrıca 13.yüzyıldan itibaren de gemilere manevra ve kıvraklık kabiliyeti kattığı düşünülen kuğu figürleri de pruvalarda yer almaya başlamıştır.
Orta çağ zamanlarında Hollanda, Belçika ve Almanya topluluklarında pruva heykellerinin içinde su perilerinin yaşadığına inanılmaktaydı. Felemenkli denizcilere göre bu periler bulundukları gemileri kayalıklara çarpmaktan, mürettebatı hastalıktan ve tehlikeli rüzgarlardan koruyan birer güç olarak bulunmaktaydı. Ayrıca gemileri bir şekilde batan denizcilerin ruhlarını da ölüler diyarına götürüyorlardı. Eğer gemileri bir su perisi tarafından korunmayan gemiciler varsa bu denizcilerin ruhları lanetlenirdi ve bunların ruhları sonsuza kadar denizlerde başıboş bir şekilde dolaşırdı. Cidden bu durum hazin bir son olarak dikkat çekmektedir.
Zarif kalyonların ortaya çıkması ile birlikte pruva heykelleri kullanmak denizcilikte yaygın bir hale gelmiştir. Yelken çağı süresince her geminin pruvasında heykel bulundurulmaktaydı. Hatta bazı denizciler pruva heykeli olmadan denize açılmanın uğursuzluk getirdiğine inanmaktaydılar. 17. yüzyılda ülkelerin savaş gemilerinde yaygın olarak aslan başı figürü bulunmaktaydı. Donanmanın güçlü ve rütbeli gemilerinde ise daha ayrıntılı figürlere yer verilmiştir. 1610 yılında Prince Royal isimli İngiliz donanma gemisinin pruvasında Aziz George’un bir ejderhayı öldürdüğü halini yansıtan bir heykel bulunuyordu. Yine aynı yıllara denk gelen bir zamanda İspanyol armadasının gemi pruvalarında da dikkat çekici dini figürler yer alıyordu.
Pruva heykellerine denizciler tarafından çok önem verilmekteydi. Denizciler bu heykellere saygı gösteriyorlardı. Çünkü bu ahşap heykeller geminin ruhuna sahip olan gizemli objeler statüsündeydi. Bu heykellerin pek çok sembolik anlamları da bulunmaktaydı. Örneğin Navarin’de yakılan donanmanın sonrasında inşa edilen ve bir zamanlar dünyanın en büyük savaş gemisi olan Mahmudiye Kalyonunun pruva kısmına, insanların moralini artırmak için kükreyen bir aslan motifi koyulmuştu. Bu sembole dayanarak halk tarafından geminin yenilmez bir yapıda olduğu kabul edilmiş ve bu gemi pek çok gizemli olayların da baş kahramanı olmuştur.
O dönemde okuma yazma bilmeyen denizcilerin geminin kimliğini anlaması için de bu motifler ve heykeller önemli bir işleve sahipti. İsimlerinden ayrı olarak geminin taşıdığı semboller yani pruva heykelleri geminin çok uzaktan bile kolaylıkla tanınmasını sağlamaktaydı. Gemilerin cinsiyeti kadın olarak kabul edildiği için çıplak kadın figürleri önemli sayılmaktaydı. Bu heykellerde genellikle elleriyle göğüslerinden birini ya da her ikisini de kapatan kadınlar yer alıyordu. Normal şartlarda denizcilikte gemilerde kadın bulundurulması uğursuzluk olarak sayılmaktaydı ancak pruva heykeli olarak kadınların bulundurulmasının başka amacı vardı. Antik zamanlardan beri tanrılara genç bir kızın adanmasının olumsuz iklim olaylarını önleyeceğine inanılırdı. Tanrılar kendilerine adanan genç kızdan dolayı memnun oluyorlardı. Hatta efsanelerin değişmezi olarak anlatılan bir olaya göre Miken Kralı Agamemnon, Artemis’i hoşnut etmek ve Truva’ya rahat bir şekilde ulaşabilmek için kendi kızını kurban etmişti.
18. yüzyılda çıplak kadın figürleri revaçtaydı ancak bu figürlerin yanı sıra; ejderha, yılan ve denizkızı gibi mitolojik karakterler de pruva heykellerinde yerini almıştır. Fransızlar, zaferi, şöhreti ve ihtişamı temsil eden figürler kullanmayı tercih ediyorlardı. İngilizler, aslan figürünü kullanmayı seviyorlardı. İlerleyen zamanlarda geminin pruvalarını mitolojik ve klasik figürlerden belirlenen ve geminin ismini temsil eden büyük ve görkemli heykeller süslemiştir. İlk başlarda pruva heykelleri ya pruvaya monte edilmekteydi ya da baş bodoslama kısmına oyulmaktaydı. 16 ve 17.yüzyıllarda baş kasaranın gelişmesi sonucunda heykeller, cıvadranın altına yerleştirilmiştir.
Ülkelerin gücünü ve zenginliğini göstermek amacı ile savaş gemilerinde büyük ve gösterişli figürler kullanılırdı. Ağırlığı tonları bulan bu figürler bazı durumlarda cıvadranın her iki yanına da ikiz şekilde yerleştirilmekteydi. Bu heykellerin ciddi bir maliyet boyutu da vardı. 1637 yılında inşa edilen kalyonun gemi süsleme masrafları o kadar fazlaydı ki bu masraf geminin toplam maliyetinin 1/6’sına denk geliyordu. Bu da bir gemi için çok ciddi bir maliyet kalemi olarak göze çarpmaktadır.
Zaman sonra pruva heykellerinin ağırlıklarının artması ile gemilerin denge sorunları da ortaya çıkmaya başlamıştır. 19.yüzyıla kadar heykeller karaağaçtan yapılmaktaydı. Karaağaç sert ve ağır bir malzemedir. İlerleyen dönemlerde bu heykeller dayanıklılığı nedeniyle meşe ağacından yapılmıştır. 18.yüzyılda büyük ve masif ahşaptan oyularak yapılan ve baş bodoslamanın ucuna yerleştirilen büyük heykellerin geminin seyir yeteneğini önemli bir şekilde artırdığı anlaşıldığından dolayı pruva heykellerinin boyutları küçültülmüştür. Büyük heykellerin yerini büst şeklinde heykeller almıştır. Sonrasında da daha hafif yapıda ağaçlar kullanılmaya başlanmıştır. Çam ve teak gibi hafif ağaçlar sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca bu ağaçlar kurumaya ve tahtakurularının saldırılarına karşı da dayanıklı bir yapıdadır. Bu ağaçlar kolaylıkla çürümeyerek uzun ömürlü olmaktadırlar.
Fransız ihtilalinin ardından gemilerin pruva kısmında sergilenen figürler farklılaşmıştır. Dikkat çeken figürlerden bazıları önemli anları da temsil etmekteydi. Örneğin giyotin şeklindeki figür çok dikkat çekmiştir. İnsan iskeleti figürü bulunduran gemiler, ceset figürü barındıran gemiler ve sancak gemisi olan Royal Sovereign gemisinin pruvasında yer alan Kral 3.George’un heykeli bunlardan bazılarıdır. Kral 3.George’un pruvada yer almasının sembolik anlamı da kralın ordusunun başında savaşa gidiyor olması şeklinde yorumlanabilir. Kralın donanmanın başında bulunması ordunun gücüne güç katacağından dolayı düşman gemilere korku salmak adına bu figürün kullanılması isabetli olmuştur. Bu dönemde bu ve benzeri değişik figürler gemilerde sıkça kullanılmıştır.
Bir geminin sahip olduğu pruva heykeli o geminin yaşamı boyunca gemide bulundurulurdu. Eğer gemi hizmet dışı bırakılmışsa da onun sahip olduğu pruva kesinlikle başka bir gemiye takılmazdı. Eski pruva heykelleri bu nedenle dekoratif bir obje olarak binalara asılmışlardır. 1913 yılında yapımı tamamlanan Turk’s Head ismiyle anılan binanın giriş kısmına Sultan adıyla anılan bir geminin Türk denizcisi biçiminde bir pruva heykeli yerleştirilmiştir. Bu heykel ise orijinal olmamakla birlikte aslına bağlı kalınarak ahşap heykelden esinlenerek yapılmıştır. Eserin orijinali fırtınada sağlam bir rüzgâr nedeniyle kopup parçalanmıştır. Ahşap heykel dikkate alınarak kopyalanan eser ise halen daha binanın giriş kısmını süslemektedir.
19.yüzyılda denizcilik alanında yaşanan teknolojik gelişmeler gemilerde ahşap yelkenlilerin yerini değiştirmiştir. Buharlı gemiler ve çelik gövdeli gemiler ahşap gemilerin yerini almıştır. Bu da pruva süslemelerinin yavaş yavaş tarihe karıştığı anlamına gelmektedir. Bu geleneğin sona ermesinin nedeni yeni model gemilerde cıvadranın yer almıyor oluşu olarak da belirtilebilir. Sembolik bir şekilde pruva heykellerinin büyük savaş gemilerinde kullanılmasına 19.yüzyıl sonlarına kadar devam edilmiştir. Küçük gemiler için ise 1.Dünya Savaşı’nın sonuna kadar bu uygulama devam etmiştir. Britanya Kraliyet Deniz Donanmasında sembol taşıyan son gemi 1923 tarihlidir. Bu tarihte sembol sökülmüştür. Bu tarihten itibaren de gemilerin üzerinde geminin isminin yazdığı süslü madalyonlar ve kalkan biçimli plaketler yer almaya başlamıştır.
Gemilerin pruvalarında yer alan ve buraları süsleyen ahşap heykeller günümüzde yer almamaktadır. Günümüzde bu heykeller müzelerde ya da tarihi binaların ön cephelerinde sergilenmektedir. Pruva heykellerinin geçmişten günümüze kadar önemli anlamları olmuştur. Denizcilik için vazgeçilmez unsur olmuşlardır. Özel tekne tasarımlarında pruva işlemeciliği halen daha devam etmektedir. Bu sanatın taşıdığı anlam fazla olduğu için gemilerin geçmişini yansıtmada önemli bir tanık konumdadırlar. Pruva heykellerinin kullanıldığı dönemler artık geride kaldı ancak gemilerin sahip olması istenen mitolojik özelliklerin halen daha gemilerde bulunması arzulanmaktadır. Öyle ki önemli deniz savaşlarının nasıl kazanıldığına dair gizemli olaylar halen daha denizciler arasında anlatılmaktadır. Denizcilik tarihindeki pruva heykelleri ile ilgili genel bilgiler böyle olmaktadır.